Etiket arşivi: sosyal medya

Dersimiz:Oyun Teorisi Ve Stratejik Karşılıklı Etkileşimler

slide_3x
Dersimiz:Oyun teorisi ve stratejik karşılıklı etkileşimler
Evet ülkece uzun süredir kanlı,canlı bir oyunun içinde sürükleniyoruz.
Ve sizler her şeyi ihaleler krallığına çalışan,particilik tiyatrosunda hainlerin akınına uğramış devletinizden bekleyemezsiniz…Atatürk gibi düşünmek zorundasınız.İnancınızı yüksek tutmak zorundasınız.Mademki bu oyunun içine çekildik,ve sizler her kaybettiğiniz oyunun bir sonraki hamlesinde başarılı olmak istiyorsanız o oyunu analiz etmek zorundasınız.
Bir oyunu analiz etmek için ise;
• Oyuncuların kimler olduğunu,
• Oyuncular için hangi eylemlerin mevcut olduğunu,
• Her oyuncunun her bir sonuca ne kadar değer biçtiğini,
• Her bir oyuncunun ne bildiğini iyi bilmeniz gerekir.
Bir oyuncunun edineceği fayda ise sadece kendi stratejisine değil, aynı zamanda diğer oyuncuların oynadıkları stratejilere de bağlıdır.Bunu unutmamanız gerekir.
Karşınızdaki paralel yapının kertenkeleleri bu konuda gayet eğitimliler ve bu yolu izleyerek sizi hedefleri doğrultusunda emperyalist devletlerin destekleriyle etkileyerek alt etmeye çalışmaktalar.Çünkü etkileyen devlet, etkilenen devletin kaynaklarından “yararlanma” hakkına sahiptir.Bunu da aklınızdan çıkartmayın.
Devletin başındakinin kim olduğu onlar için önemli değil.Ahmet Mehmet yada Erdoğan..Fark etmez.İktidara geçen her zaman alt devletin veziridir.Vezir bile bilmez vezirliğini.Ne zaman ki tek başına padişah olmayı ister alt devlettekiler buna izin vermez.Çünkü alt devlet ezeli oyundaki hilelerle çoktan emperyalist dış devletin tasması altına girmiştir..Üst devlette alt devletin tasması altındadır.Paralel yapı demekle kastettiğimiz kişiler ise; devletin alt yapısını çok çok evvel zaman içinde,40 yıllık bir süreç gibi zamanda usta oyunculuk sanatıyla ele geçirmiş,ülkemizi emperyalist güçlerin kucağına oturtmuş bizlerin her gün medyada gördüğümüz,masum sandığımız o özel seçilmiş devlet adamlarıdır.Ve zamanla kendilerini kamufle ederek yerlerine görünmeyen veliahtlarını yerleştirmişlerdir.Görünmeyen alt devlette her etnik kökenin bir lideri vardır.Ve her biri emperyalist devletlerce vaatler ve aktiviteler ile tasmalanmışlardır.
Şimdi üst devlet olarak koltuklarda oturanlar ise onların kucağından kalkmak için tasmayı kırdılar ve bu oyunda savaş veriyorlar.Ne demiştik ?
İktidara geçen her zaman alt devletin veziridir.Ne zaman ki tek başına padişah olmayı ister alt devlettekiler buna izin vermez.
Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim.
“Alt devlet Türkiye Cumhuriyetinde yaşayanları yani sizleri tek tek ayırarak düşünüp hizmet etmez.Sadece halkın iradesiyle gelmiş gibi gösterilen kişileri dış devletlerin projeleri doğrultusunda besler,destekler ve sonra istenilenler yapılmazsa verdiklerini geri ister.İstediği verilmez ise de kendi stratejik oyunlarıyla sistemini uygulayarak alır.
Ve bu oyunlar her zaman halkın üstünde oynanır.
Özellikle bastırılmış,itilmiş dışlanmış kitleler,birbirini sevmeyen istemeyen etnik kökenler bu oyunda hedef alınır.O bölgede bölgesel olarak kan döktürülür,huzursuzluk çıkartılır.Herkesin rolü önceden yazılır.” demiştim.
İşte paralel yapının sivil kertenkeleleri,bilişim ağında yani İnternet üzerinde rollerini alarak sizlerin düşüncelerinizi gözlemleyerek kamu psikolojisi üzerinde strateji geliştirmekteler.
Bu yüzden bu oyunda hamleleriyle vatandaş olarak sizlerin korkmanızı,sinmenizi istiyorlar,vaktiyle hainler tarafından zayıflatılmış bir devlet yapısı imajı veriyorlar ve korkuyla zihinlerinizi uyuşturup sizleri öfke ile şahlandırıp,devletinize karşı ayaklanmanızı sağlamaya çalışıyorlar.
Aynı zamanda etnik köken ve farklı inançlara sahip insanlarla sosyal medyalardan tahriklenip örgütlenip sokaklarda, mekanlarda birebir çatışmanızı istiyorlar.
Çünkü başaramadıkları son hamlelerini yine kıramadıkları halkın zinciri üstünde kullanmaya çalışıyorlar ve çalışacaklar.O kadar ki Sivil Toplum Kuruluşlarının bile içine sızmış durumdalar.
Öte yandan Ak trol diye piyasaya hortlayan grubun ise % 90 ı fetö nün bilişimden sorumlu imam ordusuna ait kertenkeleler.Devletin yönetimindeki kişilere öfkelenerek baş kaldırmanız için saptırıcı asılsız görseller,yorumlar ve yazılar ile sizlerin zihinleri üzerinde çalışıyorlar.
Onların partilerle hiçbir alakası ilgisi yoktur.Sadece misyonları uğruna o vizyonu kullanıyorlar.Bunun bilincinde olmak ve ülkeniz için bu hususta polemiklerden uzak durmak zorundasınız.
Bundan sonra toplumun korkmasına,sinmesine buna tezat olarak da bilinçsizce iç savaşa sürükleyecek tarzda kışkırtıcı yorumlar ve paylaşımlardan kendinizi sakının.Zihninizi açık tutun,güçlü olun,halkımıza zayıflık mesajı verecek düşüncelerinizden arının.Yukarıda yazdığım oyunun analizini yaparak kazanmak istiyorsanız oyunu kuralına göre oynayın.Karşı tarafın fikirsel,düşünsel tuzaklarına düşüp sosyal medyalar aracılığı ile gafil avlanmayın.
Kendi içimizde oluşturulan karanlıkları aydınlığa çevirmek yine bizlerin elinde..Ve bunlar ülkesini vatanını seven vatandaşlar olarak bizlerin sorumluluğu.
Şunun farkına varın..Ülke olarak ve vatandaş olarak bu oyunda bize tasma takanların elinden kendi gücümüzü elimize alıyoruz.Ve güç bizde.Güçlüyüz biz.Onların göstermeye çalıştığı gibi zayıf ve korkak değiliz biz.Emperyalist ülkelere batıyoruz biz.
EVET GÜÇ BİZDE VE BU OYUNU BİZ KAZANACAĞIZ.
Onlar korkularından ne yapacaklarını şaşırıp,kudurdukça kan döküp içmekteler..
Bizleri siyahlara,matemlere ve karanlığa gömmeye çalışıyorlar.Bu yaptıkları hamleler bizleri korkutmamalı..Korku dikkati dağıtır ve hedefi saptırır.Teslim olmayın..
Biz zihinlerimizin kontrolünü onlara vermiyoruz ve karanlığa doğru değil ışığa doğru yöneliyoruz.Işığı takip edin karanlığı değil..
Sosyal medyalarda kafanızın karışması için görsel medyalar üzerinden çalışan sivil kertenkeleler şu anda da görev başında hummalı biçimde bu karanlık için çalışıyorlar..Sizde ışık için çalışmalı ve sindirilmeye çalışılan toplumu ışığa doğru çekmelisiniz.
Atatürk gibi düşünün…
Bu ülkesini ve vatanını seven sizlerin vatandaş olarak en kutsal görevidir.
ozgurluk
ONLARA ARTIK HAYATIN HİÇBİR ALANINDA İSTEDİKLERİNİ VERMEYELİM..
Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Facebook'ta Paylaş

Paylaş

BEN NEDEN KİTAP ÇIKARTMIYORUM…

insan-beynini-gelistiren-10-kitap

Bu devirde ” kitap çıkart !! kitap çıkart !! ” demek kolayda ..İş çıkartmakta ve parada değil..İşin görünmeyen tarafında, telif konusunda,pirana gibi ya da vampir gibi kan emen yayınevlerine rast gelmekte var.Ve ben yazıyorken halen kendimi bir yazar olarak etiketleyemiyorum tabi biraz o da var..Dışarıdan bana gelen belirli taleplerden yola çıkarak bunu ifade etmiyorum,daha çok ilgi ve istatistiklere bağlı olarak bunu kendimce düşünüyorum.
Bu yolculukta yol arkadaşın bir editör ve yayınevidir.Yol arkadaşın ne kadar sağlam ise yolculuk o kadar keyifli ve sorunsuz olur her zaman.
Telif hakkınızın üstüne yatanlar ve aylarca yazarlara “hakkımı istiyorum” dedirten,inleten yayınevleri de var( isim vermeyeceğim ) bugün de ne ayıp bunu gördük arkadaşlarımızın yolculuklarında.Neler göreceğim bakalım daha..
Ayrıca bu yazıyı hem gözlemci,hem iyi bir okuyucu, hem de yazan tarafımla sizle paylaşmak istedim..
Bir kere bir yazarın yolculuğunda bu işin ne kadar eziyetli ve teferruatlı bir yolculuk olduğunu okuyucuların bilmesidir benim isteğim.Bunu zira yazar arkadaşlarımın kitap çıkartma evrelerinde yaşadım,kitabın çıkış öncesi ve çıkış sonrası ve daha sonrası yaşamış oldukları durumlar başlangıçta sevindirmiş mutlu etmişse de emeklerinin karşılığını alabilmek çabalarıyla yaşamış oldukları durumlar üzdü beni.
Bugün ben kitap çıkartmadıysam “Kitapsız Yazar” adıyla damgalı eşşek gibi dolanıyorsam,gözlemlerimin bana hoş raporlar sunmayışındandır.
Öncelikle bana sorulan “neden kitap çıkartmıyorsun ? ” sorusuna yanıtım bu olsun.
Kitap çıkartacağım zemini uygun bulursam tabi ki.Neden olmasın.

Sonra arkadaşlarımın okuyucularını gözlemliyorum sürekli ;bir yazarın etrafını sarıp sarmalayan insanların B vitamini gibi ya da yapay enerji misali,redbull kutusu gibi yazarı çevrelemesinden ziyade,(kuru şakşakçılar diyorum onlara ben) yazılan kitapları gerçekten satın alıp okumuş ve anlayarak yorumlamaları da çok önemli.
Kuru şakşakçılardan olmamalı İNSAN.
Kuru şakşakçılar genellikle yazarın misyon ve hayata bakış açısından,felsefesinden,ne anlatmak istediğinden uzak, sadece kitabı var mıdır yok mudur derdindeler.
Bu durum beni tiksindiriyor ve çevremdeki yazarların yaşadıklarından ötürü geri adım attırıyor bana.
Bir çok platformlarda görüyorum isimlerini ben koydum; BEĞENDAŞLAR diye bir grup ordu var..Sorsan yazarın tek kitabını almamıştır,tık tık beğeni makinası gibi beğeni koyarlar.
Çünkü öncü olarak aldığı bir kullanıcı arkadaşı vardır,onu takip eder,o neyi beğenmiş ise o beğenilecektir,yani yalakalıktır bu bizim tabirimizce.
Bir de bunun tam tersine YORUMDAŞLAR var eseri yerin dibine sokmak için hasetliğinden yorumlar arasına dikkat çekecek yorum yazar,yaptığı hareketin eleştiri olmadığını kendisi de bilir oysa,fakat savunma dürtüsü ona “eleştiri hakkımı kullanıyorum” şeklinde konuşturur,toplum içinde o yazarın imajını kullanarak,üstüne basarak toplumda edinemediği yeri o sayfada aykırısal düşünceleriyle filozofça edinmeye çalışır,çünkü ilgi toplamaktır amaçları.
Sonra bir grupta var ki 🙂 bir insanı ne kadar yerersen yerin dibine batırırsan,daha iyi eserler sunacak sanarak yazarın toplum içinde ruhunun içine resmen sıçar.Katleder yani.Tuhaftırlar birde onlar.Ayaklı kütüphane gibi böyle süslü terimlerle “ben bilge adamım hadi seni eleştirdim,ayarıma gel de dövüşelim” hesabı meydan okurlar yazarlara.Bazen tutamam kendimi öter dilim orada,zamansızda olsa didişirim orada ki emek için.Huyum batsın.Niyetlerini kavradığım içindir bu durum.

Bir kere herkes aynı zihniyette olacak,aynı zevke sahip olacak,aynı görüşü yada düşünceyi felsefeyi savunacak diye bir şart yok.
Kimisi felsefik yazılardan hoşlanır,kimisi psikiyatrik öykülerden,kimisi yaşanmış gerçek aşk öykülerinden,kimisi toplumsal,kimisi tasavvuf,kimisi siyasi,kimisi erotik birazda psikotik hatta şizofrenik hikayelerden hoşlanır,kimisi kurgu-gerilim-polisiye v.s sıralama böyle tarz ve zevk listesinde seçilebilecekler olarak uzar da gider.
Hem yazar ne demektir ?
Bakalım herkesin Vikipedisine göre neymiş ;
“yazar terimi, aslında yazılı bir iş üreten herkes için kullanılabilmekle birlikte, genelde yaratıcılığını kullanarak profesyonel bir şekilde eser üreten veya farklı formatlarda çok sayıda eseri olan kişiler için kullanılır.”

Yaratıcılıktan gelen ürünler her beyinden farklı çıkar.Zaten şöyle de bir durum vardır,bugüne kadar yazılabilecek her şey bizden önce yazılmıştır zaten..Sonrasındakiler sadece edebiyatın tekrarcılarıdır.

Burada ki bizi rahatsız eden mesele ise ; bir okuyucu olarak alacağınız kitabı nasıl neye dayanarak aldığınızdır.Kitabın arka yüzünü okuyarak alanlarda var,yazara karşı tv ekranlarında görüp sempati duyarak alanlarda var.
Yazarı dijital ortamlarda takip ederek güncel yaşamından tanıyarak alanlarda var.
Bir kitabı nasıl ne şekilde satın alırsanız alın,tıpkı bir filmin fragmanı gibi mutlaka konusu ve teması hakkında bir tanıtımı ve açıklaması vardır.Başka bir yazar tarafından kitap kapağında tavsiye yazısı vardır.
Bu sözüm daha çok bir kitabı alıp ikinci sayfasında sıkılıp “uff sıkıldım” diyerek atan,sonrada kitabın yazarının sosyal medya sayfasında itici bir eleştiri yazan daha çok eleştiri yaptığını sanan insanları gördüğünde laf olsun diye yorum yazanlaradır.
Buraya dikkat edelim.

” Aaa eveet ben hiç sevmedim ne biliyim ikinci sayfada sıkıldım,hiç göründüğü gibi değilmiş kapağına aldandım,üstelik hiç tarzım değilmiş ,almayın derim,paranıza yazık”
Başka bir bilmiş güruh da saha boş ya hooop akın eder;
“Evet ya her önüne gelen yazar oldu mk. Eli kalem tutan yazıyor”
Alkışlıyoruz çok önemli laf ettiler. 🙂

Bu sözlerim yazar arkadaşlarımca paylaşılırsa adreslere ulaşacaktır,çünkü yazar arkadaşlarımın bir çoğunun sayfasında okuyucularda bunu gözlemledim.
Niye be arkadaşım böyle yazarsınız ki ?
Her önüne gelen şunu yaparsa bunu yaparsa demek ne demek ya ?
Saçma.İnsanları yeteneklerinden ötürü ruhsal olarak çökertmektir bu.
Bu bir şarkı söylemek olur tamam nota vardır,kulak vardır nizam vardır,meyan vardır,herkes şarkıcı olamaz,herkes müzik adamı olamaz.Ama yazmak ayrı bir şeydir.Okumayı seven ve yazabilen herkes yazabilir..Zaten kişi bu yanının keşfini senden önce yapmış da yazmıştır.Kendini geliştirmek ise onun çok okuyarak ilerleyeceği serüvenli yolculuğudur.
Sonra ikinci sayfasına kadar okuyup da kitap hakkında yorum yapan
insana sormazlar mı “sen o kitabı alırken inceleyip tarzına uygun mu değil mi bakmadın mı ?” diye.
Hem senin safsata alışverişin ve yeteneksizliğin yüzünden neden o kitaba dijital ortamda sosyal medyada gölge ve leke düşürülsün ki ..Garezin mi var yazara derler insana değil mi ?
Ya da yazarın daha önceden sözleşmesini fes ettiği yayınevi mi yolladı seni derler..
Ya da sen o yayınevinin çakma profili misin derler.Derler abi, başkalarınca bu durum göze de batar.
Yazarın yazdığı o kitap senin tarzın olmak zorunda mı bir düşündün mü ?
Yüzlerce yazılmış kitap var al seç tarzını bul,oku ve sonra gel sayfasında çatır çatır yorumlaş.
Sana sus sen konuşamazsın diyen yok ki.
Zaten yazarların istediği de budur,akılcı ve mantıkla yerin dibine batıran öteleyici hakaretli yorumlardan ziyade,şevk ile bu yolda okuyucularına ve topluma ihtiyaç doğrultusunda daha iyisini sunabilmektir.
Dünya senin ya da benim eksenimde mi dönmek zorunda ?
Yazılan her kitap,satılan her kitap sana ya da bana uymak zorunda mı ?
Bende mesela,ağır bir dille yazılmış olan Osmanlı edebiyatının ürünlerini oldum olası sevmem,sevmeyişim dilinin ağırlığındandır.Edebiyat dersinde de en gıcık kaptıklarımdandı hatırlıyorum.
Ama bu demek değildir yani diyemeyiz ki sosyal medya sayfasında “yazar başarısızdır kalkmış 2000 li yıllarda millet Türkçeyi anlamakta güçlük çekerken marifetmiş gibi Osmanlı edebiyatından parçalamış kitap yapmış” dememizi icap ettirmez ..Demeye hakkım yok.Ayrıca benimde Osmanlı edebiyat sözlüğüyle yatıp kalkıp sırf kültür olsun diye,kendimi geliştirmişim adına havam olsun diye o kitabı okuyarak kendime eziyet etmeme gerek yok..Yazık beyin hücreme.
O kitabında kendine göre meraklı okuyucusu vardır ve okuyucusunu bulur.

Hep sormak istemişimdir böyle yazarların sosyal medya sayfalarında dingil dingil yorum yapanlara;
Sen bir sordun mu acaba bu yorumu oraya yazarken aldığım kitabı o kıymetli totoşumu sıktım da okudum mu diye.
Okumadıysan,sırf başkası yorum yazıp ortalığa sıçmış boklamış diye aynı nakarattan bilmediğin bir konuda iyi ya da kötü onu takip ederek yorum yapamazsın.
Yazarın kul hakkı olarak hakkına girmiş ve bir o kadar da teferruatlı emeğini yerle bir etmiş olursun.
Haa okudun ve gerçekten hak ettiği yerde değilse kuru kuruya da şak şaklamaya gerek yoktur,fikrini mantık çerçevesinde insan gibi hakaret etmeden aşağılamadan sun.
Bizim derdimiz olması gereken davranışların gerektiği gibi olmasına dikkat çekmektir.
Eğer bir yazarı sosyal platformlarda takip ediyor ve destekçi bazında sayfasında yer alıyorsanız;yazarların sosyal medya sayfalarının amacı zaten kitabın tanımı ve tanıtımıdır.
Oraya yazılan yorumlar gerçekten okuyup,okuyucu kimliğiyle bir fikri olanlar tarafından yazılırsa emek hak ettiği yerini bulacaktır.
Yayınevleri ve basın bunu daima takip etmektedir.
Tanınmış yazar olmak hiç önemli değildir.Tanınmış bir yazar olmak yayınevinin başarısıdır.Yazarın değildir zaten..Bu da bilinsin..
Medyada ne kadar reklam verilirse kitap piyasada o kadar yer alır.
Tanınmamış ne muhteşem kalemler var blog yazarları arasında bunu da belirteyim.
Okuduğum kitapların harici her gece 20 yada 30 tane İnternette blog ve köşe yazısı okurum ben.Çoğu zaman bana atılan mesajları da bu yüzden geç fark ederim ,yani o kadar alıp götürür beni.Şimdi kitapları mı var bu insanların,hayır..Demek ki bana hitap edebileni seçme kabiliyetim var.
İnsanlara “eline kalemi alan yazar oluyor ya da önüne gelen kitap çıkartıyor” gibi yorumlar genellikle bana bu yorumları yapanların yetenek yoksunluğundan olduğunu ifade ediyor.Kimse kusura bakmasın ben gayet gerçekçi boyuttan bakarak söylüyorum bana çok klişe gelir “Meyve veren ağaç taşlanır” sözü.
Taşlanmasın abi meyveleri seven ulaştığı yerden yesin.
Erik seven erik toplasın yesin,sevmeyenin ağzına basmıyorlar erikleri zaten.

Kusura bakmayın ama beni bilen bilir,ben açık ve net yazarım,kah şeffaf kah saydam,kah da katı olur.Gerçek neyse odur.Hepimizi kapsayan bu tür konularda süslü kelimelerle kıvrak dansöz gibi hamleli kelimelerle kıvırtmam.Varmamız gerekene odaklanırım.
Bana hak vermek zorunda değilsiniz ama gözlemlediklerim malesef bunlar.
Ve bu yazıda,içinde yaşadığım toplum açısından ve temsilen bu durumdan rahatsız olduğum için tarafımdan yazılmıştır.
Okumaya şeyi olmayan da okumasın..Okuyan yol alır..

Kalın selametle…

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Facebook'ta Paylaş

Paylaş