Etiket arşivi: Sevgi

Sevgi Her Şeye Dayanır Ve Sabırlıdır.

Hupomeno: kişinin koşullara, zorluklara karşı gösterdiği tepkiyi ifade eder.
Makrothumeo: kişinin başkalarından öç almadan, diğerlerinin provokasyonlarına, hatalarına karşı sabır göstermeyi ifade eder.
Sevgi bu nedenle insanlara karşı çok sabırlı olmasının dışında aynı zamanda koşullara karşı da büyük bir sabır örneği gösterir
O zorluklar karşısında yıkılmadan sabırla bekler.
Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolayca öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz.
Sevgi haksızlığa sevinmez, ama gerçek olanla sevinir.
Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi ümit eder, her şeye dayanır.
Her şeyden önce Allah’ın kutsal seçilmiş varlıkları olduğunuzu düşünüyorsanız yürekten sevecenliği, iyiliği, alçak gönüllülüğü, sabır ve yumuşaklığı üzerinize bir daha çıkartmamak üzere giyinmek zorundasınız.
Şayet birileri sizi bu konumda olmanıza rağmen sürekli aşağılıyor ,eziyor ve köle muamelesi yapıyor da varoluşunuzu destekleyerek,size katkıda bulunmuyorsa orada alma verme yasası işlemiyordur.
Orada ne bir ışık ne de bir sevgi vardır.Buraya harcanan enerji ve emek de israftır.Dönüştürebilmek ve iyileştirmek adına yapılan çabalar sizi tüketir.Bu kişilerin olduğu An ve Mekanları özgür irade ve seçiminizle idrak ederek terk etmek sizin düşüşünüz değildir.
Tam tersi Şerrini atamamış kişileri bırakmak sizin ışığınızı dahada kuvvetlendirir.Ruhsal frekansınız hiçbir kişi yada oluşumlara bağlı olmazsanız daha da yükselişe geçer.
Benliklerinizi fazla dinlemeyin ve işinize burnunu sokmasına izin vermeyin.
Seçimlerde öncelik hakkını benliğinize tanırsanız kişisel olarak her iki tarafta da kayıplarınız artar.
Size ihtiyacı olan başkalarını çekerek yola devam edebilirsiniz.
Çünkü siz sevgi nedir artık biliyorsunuz, onu ihtiyacı olana hesapsız ve çıkarsız sunmak zorundasınız..

 Sizleri seviyorum… Sevgiyle kalın.

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Paylaş

Tarafını Seç ! Şeytan mısın, Melek mi ?

Hiç düşündünüz mü bilmiyorum.Çok sık duymaya başladığımız hayvanlara tecavüz ve şiddet hikayesi
İnsanlar arasında yaşanan tecavüz ve şiddet hikayesi İNSAN IRKININ ele geçirilmesi sonucu
yani aynı frekans enerjisiyle gerçekleşmektedir.
2000 li yıllardan bu yana yeryüzünde negatif enerji dalgası pozitif enerjiyle çarpışıyor.
İnsan düşünce gücüyle kendini yönetebilecek bir varlıktır. İnsanların % 45 i son 10 yılda bunun farkında olarak pozitif enerji dalgası altında kendini negatif enerjiden korumaktaydı.%45 bunun için birbirini bu yönde eğitti,terapiler,uyumlamalar yapıldı.
Ve bu %45 canla başla %55 i pozitif enerji dalgası altına almaya çalıştı.Fakat insanların içindeki inanç kırıklığı,güvensizlik,olumsuz düşünceler sayesinde pozitif enerji gücü kırıldı,negatif enerji yeryüzünde baskın kaldı..
Geriye kalan % 55 in bu farkındasızlığı yeryüzüne negatif enerji dalgasını gün geçtikçe daha da yoğun bir şekilde çekmeye başladı.
Tabi bu oranlar sadece Türkiye için değil dünyada yaşayan herkes için geçerli.
Negatif enerji bilindiği gibi kötülük enerjisidir,bunu nasıl algılarsanız algılayın.
Ama iblisin,ama şeytanın ama kötülük tanrısı Hades’in enerjisi nasıl derseniz artık,negatif enerji kötülük enerjisidir.
Pozitif enerji de negatif enerjiye karşı güç kullanan meleklerin enerjisidir yani iyilik enerjisi.
%55 in içinde yaratıcıya inancını kaybetmiş olanlar;
Paraya tapanlar ve bu hırsla vatanını, annesini,evladını satanlar,
Para için savaşlar çıkartıp kan dökenler
Şeytana tapan satanist ayinleri yapanlar,
Enerji vampirleri(İyiliği sömürür kötülüğü bırakır)
Cinni varlık edinip yolunu kaybetmiş kalbi mühürlü insanlar,
Ruh çağırma seanslarında bulunup kötü enerji darbesi alanlar,
Sapıklar,
Madde kullanarak farkında olmadan perdesini yırtmış musallat alanlar,
Nekrofililer,
İnsan eti yiyenler,(Yamyam,Zombiler)
Pedofililer ve daha gün geçtikçe hikayesini duyacağımız nice kötü insanlar.
Şimdi düşünün,anlattıklarım arasında hangi enerji altındaki insanlar kızlı erkekli çocuklara,kadınlara,hayvanlara tecavüz edip,ölmesinde katkıda bulunuyor ?
% 45 e inanmayanlar yeryüzünü % 55 in zulmüne teslim ediyorlar,inanç kırıklığı,güvensizlik ve olumsuz düşünceler,vesvese,korku ile dünyanın kötülerin elinde, kan revan içinde yok edilişine sebep olacaklar.

“SEN YERYÜZÜNE KENDİN İÇİN GELMEDİN,BU GEZEGENDE TANRI’YA VE YARATTIKLARINA HİZMET ETMEK İÇİN GÖREVLİSİN,BU HUSUSTA BİRİNCİ İLKEN SEVGİ ” derken işte biz buna dikkatinizi çekmek istemiştik.Bugünlerin kötülük enerjisi ile kuşatılacağını bildirmek,ve bu gücü ancak ve ancak meleklerin enerjisi, yani pozitif enerji,yani sevgi enerjisi ile daha açık söylemek gerekirse yaratıcıyla birliktelik sonucu yenebileceğinizi ifade ettik.
Ama kötülük bulaşıcı bir hastalık gibi ondan ona yayıldı,tıpkı vampir gibi , vampir tarafından ısırılan birisi başkasını ısırarak,kanını içerek  hayatını sürdürür,toplumda insanlar tıpkı bu şekilde yaşıyor artık…Kötülük enerjisinden beslenerek yaşıyor.
Kan içiyorlar,can alıyorlar,onların DNA larında artık kötülük var.
Yeryüzündeki insanlar birbirine iyilik yapmadığı sürece,birbirine nurani bakmadığı ve nurani sarılmadığı,sahip çıkmadığı sürece kötülük enerjisinin, bu kan ve can alanların gücü kırılmayacak.
İşte burada duyuyorum. ” İyi ama korkuyoruz,kime iyilik yapacağız ,iyilik yaptığımız yerden kötülük geliyor” diyorsunuz.
İşte korku….Sizi bitiren bu korku…İşte olumsuzluk….Sizin gücünüzü kıran bu olumsuzluk.İşte güvensizlik…Sizi onlara karşı yenik düşürüp bitiren bu güvensizlik.
Bir kötülüğe karşı lanet okuma…Bela okuma…Beddua etme…Onlar senin lügatınla beslenir ve kırılır.Dilini düzgün kullan.
Onlar senin yapacağın kötülükle beslenip,iyilik,şefkat,merhamet ve sevginle kırılıp ızdırabından sayıları azalır.
Hem “Her istediğini yapacak güçte olan, galip ve hâkim.” kimdir ki sen korkuyorsun iyilik yapmaktan,merhamet etmekten.İyilik onun emri değil midir ki,onun tarafı saf sevgi değil midir ?
“O gün yer, başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülür ve insanlar bir ve kahredici (her şeyin üzerinde yegâne hakim) olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.” diyen ayetlere inan
Senin bu kötülere karşı tek silahın EL-KAHHAR.
“Kahhar isminle Kahru perişan et ” de
Ve iyilik yapmaktan artık korkma!!
Onlar zaten senin iyilik yapmaktan korkmanı istiyorlar.
Durumun ciddiyetinin halen farkında değilsen fark et,İnsan ırkı gün gün ele geçiriliyor.
Korkarak,inanç kırıklığı,güvensizlik ve olumsuz düşünceler,vesvese ile % 55 in zulmüne artık teslim olma.
Dünya kan revan içinde kötülerin elinde,elin kolun zulüm görenlere uzanamıyorsa,hiçbir şey yapamıyorsan,
Allah için düşüncelerinle başla işe..
Bunu huzuruna çıkacağın yaratıcın için yap…
Neden bu kötülüğe izin veriyor deme ..
Onun karşısında şeytan da sensin melekte..Kötülüğe sen izin veriyorsun.
O sadece yaratılıştan bitişe kadar ki olan süreçte senin bu savaşta tarafını seçmeni,
Saf sevgiyle hareket ederek kendisine ulaşmanı bekliyor…

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Paylaş

Dört Milyon Yıl Önce Kimdiniz ?

“Tanrı,Allah,Yaratıcı güç”

İnsan evrenden alabileceği bilgiyi inanmadığı sürece hiçbir zaman alamaz. İnanmaya başladığı andan itibaren bilgi akışı başlar.

İnsanın yaratıcı güç hakkında alabileceği bilginin bile sadece belirli bir yüzdesi vardır.Bu sebeple “insan her şeyi biliyorum” dese de aslında her şeyi bilmediğinin farkında bile değildir.Ruhumuzun cinsiyeti yok.

Ve her birimiz yaratıcı gücün bir parçasıyız.Bu yüzden Ruh bilgiyi aktaran enerjinin ta kendisidir.Buna inanmaya başladığımız andan itibaren sezgilerimiz açılır.
Beynimizde sezgilerimize yardımcı olan ve bu görevi üstlenen minicik bir organımız vardır.
Epifiz bezi ya da diğer adıyla pineal bezi veyahutta üçüncü göz dediğimiz o küçücük organ hissettiklerimiz hakkında bizi araştırmaya zorlar.

Eğer ışık ve karanlığı iki uç düşünürsek,ışıktan karanlığa doğru oluşturulmuş sonsuz bir havuzdadır ulaşmaya çalıştığımız bilgi.
Bu bilginin belirli bir yüzdesine,yani izin verildiği kadarına erişmiş olanlar öncelikle Tanrı’ nın istediği gibi Tanrı ile bir olmayı,birlikte olmayı kabul etmişlerdir ve yüksek benliği kavramışlardır.
Ruhsal evrimlerini tamamladıktan sonra da ruhsal olgunluk aşamasına geçmişlerdir.
Yaratıcı gücün gezegenimizde ayakta tuttuğu muhteşem bir sistemi var.

Sistem “Sevgi” ile işliyor.Bu sistemin temel ilkesine aykırı olanlara ise perde hiçbir zaman açılamamaktadır.
Ruhlarımızda denge ve şefkat olmazsa yaratıcı güçten ruhumuza kim olduğumuza dair bilgi aktarımı ve kaynak maalesef gelmiyor.
Ruhumuzun cinsiyeti yok ise ve ruh bilgiyi bedenler arası aktaran enerjinin ta kendisi ise ve her birimiz yaratıcı gücün bir parçasıysak düşünsenize 4 milyon yıl önce kimdiniz ?
Sevgiyle düşünün…

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Facebook'ta Paylaş

Paylaş

HERKESİN HERKES’SİZ YAŞAMASI

ssss

“Sensiz yaşayamam” diyene “herkes herkessiz yaşayabilir ” demek bana nedense saçma geliyor.
İnsan birine karşı bir şey hissetmiyorsa,sevmiyorsa tabi ki onsuz yaşayabilir.
“Bensiz yaşayabilirsin” demek ilişkiye dair his taşımayan taraf için her zaman daha kolaydır.
Sensiz yaşayamam diyen taraf, zihninde ayrılık sahnesini canlandırdığı vakit,karşı tarafa beraber yaşanmışlıklarından biriktirdiği ile anlam yükleyerek o kelimeyi sarf eder.
Ve duygularından emin olarak ne istediğini bildiği için, pek tabi “sensiz yaşayamam” diyebilir.Bu bir acizlik değildir.
Çünkü insanoğlu herkesi aynı ölçüde sevemeyeceğini ve sevgisiz yaşayamayacağını çok iyi bilir.Herkesi onun yerine koyamaz.
Herkes herkessiz pek tabi yaşayabilir ama sevmiyorsa bu mümkündür, seni seven kişi seninle yaşadıklarını bir başkasıyla bir daha aynı dozda aynı coşkuyla yaşayamaz.
“Sensiz yaşayamam” diyenin bir deneyimlemesi,bir bildiği vardır.
Çünkü bir yanı daima buruk olarak sende kalacaktır.
Sen onun için “SEVGİ” demeksindir.
Ve insanoğlu SEVGİSİZ YAŞAYAMAZ.
Yaşayanlar ise ,insanlıktan nasibini almamış dediklerimiz misali daima eksiktir.Ve o eksiklikleri hiç bir zaman dolmaz.
Eğer istediğin sevmek ve sevilmek değilse kimsenin gönül bahçesine gereksiz yere macera olsun diye girme..
Kalbimiz yangın yeri…
Sevdası hep yarım kalmış,sevgisiz yaşayan ruhların eseri.

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Facebook'ta Paylaş

Paylaş

FİRARİ ADAMLAR

FİRARİ copy

Firari adamların sevdalarını daha çok sever kadınlar.Firari adamlar adı üstünde çünkü hep kaçarlar,özlenmek onlara güç katar, hiç bir ustalık maharet yoktur aslında çünkü planlanmış değildir bu kaçış. Her şey kendiliğinden olur, sevilmek ister firari adamlar ama sevmekten de bir o kadar korkarlar, sevdiklerini hissettirdikleri an kırmızı bir çemberle deşifre olacaklarını sanırlar,düşündükçe de bocalarlar.

Firari adamlar için sevilirken aşktan kaçmak özgürlüktür.Her zaman böyle yürürler sevda yollarında, tek seveni yoktur onların, hiç kimse hissetmemelidir içlerindeki sevgi tufanını, firari adamlar kendi içlerindeki sevgiden de kaçarlar.Çünkü aşka yakalanmaktır hissedilmek. Firari adamlar hep korkularıyla hissedilmek isterler ve bunu da çok iyi başarırlar, korkuları onların kalkanıdır, onları korur. Düşünsenize “korkuyorum seni sevmekten diyen bir adam” düşünebiliyor musunuz ?

“Korkuyorum” diyen bir adamın karşısındaki yenilmesi, tüketilmesi gereken tek güç sizsinizdir. Oysa siz hiçbir şey hissetmiyorsunuzdur bile bu adama karşı, henüz içinizde bir tufan oluşmamıştır bile, işte o sihirli kelime “korkuyorum seni sevmekten”kelimesidir, sizi kamçılar ve firari adama doğru yüreğinizden bir yolculuk baslar.
Her gün ona bir adım yaklaşırken bulursunuz kendinizi, sorgularınız başlar, kıyasıya yanıtsız sorular. Etrafınıza bakarsınız öyle ya kim sevilmek istemez ki ? Peki etrafınız da kaç kişi “seni sevmekten korkuyorum” diyen bir adamın hayatında olmasını ister ? Hiç kimse istemez “sevsin beni korkmasın, ben korkuyu değil sevilmeyi hak ediyorum, ben korkulacak biri değilim “diyenleri duyar gibiyim.
Firari adamlar halinden memnundur, çünkü istediği ilgiyi fazlasıyla bulmuştur.Kendisine her gün bir adım yaklaşan kadına masumane bakışlarla “ben seni seviyorum aslında ama içimde bir virüs var, oldum olası bu virüsle mutsuzum, ben seni mutlu edemem sen benden daha iyilerine layıksın” der.Kadının daha iyilerine layık olduğu tartışılmaz tabi ki doğru söze ne denir.
Gel gelelim firari adamlar bir kadının hayır diyemeyeceği adamlardır, sevişmeyi çok iyi bilirler, romantizmi dibine kadar yaşatırlar, onlardan biriyle geçirdiğiniz vakitler de dünyanın en mutlu kadını olursunuz,o saatler ve günler asla bitmeyecek sanırsınız,aslında bu vericilikleri sizi sevdiği için değildir, aksine sizi bağımlısı haline getirmektir amaçları.Peki bağımlısı olursanız ne olur ?
Hayatınız da bir firari adam var ise ve çoktan bağımlısı olduysanız yavaş yavaş karşı koyamayacağınız bir enerji bitimi ile karşılaşırsınız.Enerjinizin bitişine dur diyemezsiniz sürekli onu kendine getirmek, gerçeği göstermek arzusuyla çırpınmaya başlarsınız.

Ve o her seferin de duygusal manada, tavırlarıyla size karşı çok dolu olduğunu hissettirir ,haklı olduğunuzu söyler.Bunları yaparken de çok sakindir,nefesi bile aşk kokar size.Her şeyin yoluna gireceğini dile getirirken kendinizi yine ona ulaşmak için yollara düşmüş bulursunuz.Oysa günlük rutin hayat devam etmek zorundadır.Bir aile yaşantısına sahipseniz ailenize karşı sorumluluklarınız vardır ,tek yaşıyor iseniz kendinize karşı sorumluluklarınız vardır.Bağımlısı olursanız bütün sorumluluklarınız sizi terk eder,gün gün diplere batarsınız.

Aslında işin özünde firari adamlar rutin hayattaki sorumluluklarınızı sizden daha iyi bilirler ve bunun içinde ilk baştaki yan yana gelişlerin sıklığı bir sonrakinde asla eskisi olmaz.Firari adamlar sorumluluk almayı da pek sevmezler, kaçışlarında ki ana sebep de budur.Bu yüzden kaçarlar,sevgiye doymaz küçük bir çocuk yaşatırlar içlerinde.Siz onun canı yandığında başını okşayan sarıp sarmalayan annesi olursunuz,hata yaptığında onu onurunu incitmeden seven, onu destekleyen babası olursunuz,beraber çakırkeyf olduğunuz rakı masasında dostu, sırdaşı olursunuz,sohbet ettiği bir ablası olursunuz,arayıp sormadığı zamanlarda ortadan kaybolduğunda, kenara çekildiğinde arayıp soran arkasına düşen ilgi gösteren kardeşi olursunuz ama asla onun ne bedenine,ne de kalbine sahip olan en başta bir kadın,bir aşk asla olamazsınız.

Nevrotik bir aşk acısı ile kendi başınıza bir çukurda boğulurken firari adam bu halinizi aslında uzaktan seyreder,fakat sizi bu durumdan çıkartmak için kılını bile kımıldatamaz. Çünkü iflah olmaz bir duruma girdiğini görür,dahada çok acı çekerek kendinden nefret eder, size daha fazla zarar vermemek adına da bir daha karşınıza çıkamaz.

Bazı kadınlarımızın vazgeçilmez tek ortak hataları genellikle bu tür adamlardan çocuk yapmaya kalkmalarıdır.Ya da yalan bir hamilelik senaryosuyla nabızlarını yoklamaya kalkmalarıdır.Böyle acizce bir teslimiyet firari adamları dahada uzaklaştırır. Üstelik sizi daha da aşağılık bir konuma getirerek sorunları çoğaltır.Firari adamları, sizdeki duyguların gerçekliğini kanıtlamak adına çocuk yapmaya kalkmanız, bu adamları dizinizin dibine bağlamanız için hiçbir zaman çare olmayacaktır.Çünkü firari adamlar genellikle çocuk konusunda şöyle düşünürler; “Ben Allah’ı da seviyorum ama görmüyorum,çocuk yaptığın an bil ki o çocuğu severim fakat bağrıma taş basar onuda görmem uzaktan severim” şeklinde size bu yolda yalnız kalacağınızı önceden yansıtan sözler sarf ederler..

Haa bu arada bunca açıklamalarımdan sonra firari adamların hiçbir zaman teslim olmayacaklarını da sanmayın.Onların teslimiyeti 50 yaşından sonra başlar,hayat zorlaşır,vaktiyle tercih edilen yalnızlık artık korku vermeye başlar.Hastalıklar baş gösterdiğin de bir başınalıkları içlerini acıtır.Hayatın acı gerçeğiyle o an karşılaşırlar, tek tek yüz üstü bıraktıkları, kendilerine aşık edip ağlattıkları o kadınlar akıllarına gelmeye başlar.İsterler ki o anda yanı başın da kendini en çok seven o kadın olsun ve ona bir tas çorba kaynatıp yalnız olmadığını hatırlatsın isterler.Ona bunu yapacak olan kadın kendini kendinden bile çok seven kadın olmalıdır.Artık dışarıdan yemek yemekten bıkmışlardır,yalnızlıklarını ütülemekten yorgun düşmüşlerdir ve kendilerine acımaya başlamışlardır. Bu davranış mod bozuklukları da işte böyle hazin bir sonla biter.Hayatlarının sonlarına doğru çok iyi bir adam olurlar, bir çoğu da vefalı ve sadık kadınlarımız sayesinde yalnızlıktan kurtulmayı başarır fakat bir çokları da herhangi bir huzur evinde yapayalnız ölür.

Hala beklemeye razı mısınız ?

Firari adamların hayatınızdan gidişleri ölüm gibidir.Hayattan gidişleri ise filim gibidir.Simsiyah zifiri gecelerde ıslak gözlerle dualar ettirirler size,o güne kadar unuttuğunuz Allah’ı bile hatırlarsınız onların sayesin de.Peki böyle bir durum da nemi yapılmalı ?

Halen soruyor musunuz ?
Önce kaybettiğiniz kendinizi bulun.
Her kim size acı bırakarak gittiyse içinizde ki kötü insanları affedin,azad edin ve hatıralarıyla içinizden atın.
Göreceksiniz içinizde ki temizlenen yer de çok geçmeden kendinizle karşılaşacaksınız.
Ve lütfen kendinizi bulduğunuz da kendinizi daha çok sevin.

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

kendini-sev

 

Facebook'ta Paylaş

Paylaş