Etiket arşivi: Cansel Işık

Terörist Kalpli Adam

 

Biliyor musun mevsimlerden kış ve ben ilk defa üşümüyorum Anne.

Oysa üşürdüm ben, hemde çok üşürdüm. İliklerim donardı.Soğuktan ağlardım.

Gözyaşlarım pınarlarında donardı.

Sanırsın Cudi dağında bir teröristin kalbine kapatmışlar.

Gözyaşlarım içime akardı korkudan.İçime akan içimde boğardı beni.Dışarı aksaydı da değişen olmazdı ki.
Celladım gözyaşlarımı doldururdu bir cezveye, kaynatıp yine dökerdi gözlerime.


Kurtulamazdım onun ne ayazından, ne de kan kokan odalarından.

Bütün şiddetini kusardı,kalbinin soğuk odaları.
İlk defa üşümüyorum biliyor musun Anne.

Sabah Nur dağına götürecekler beni.Üzerime Nur yağacakmış öyle dediler.Ve kucağıma düşecekmiş Güneş.
DüŞünsene sarılıp yatacağım ona.

Sen beni merak etme Anne.
Nasıl olsa o soğuk, kan kokulu odalardan kurtuldum.


Bak her yer toprak kokuyor…
İlk defa üşümüyorum Anne.
İlk defa…

 

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Paylaş

Ahdin Bozulması

Ülkemiz Feto denilen Deccal ile 43 yıldır iç içe yaşarken,Bop (Büyük Ortadoğu Projesi) doğmuştu ve bizler ülke olarak içimizdeki zehirleri,toksinleri dışarı atıp temizlenme mücadelesi verirken Firavuna tapan ve tapınakçılara hizmet edenlerde bu süreçte, dingonun ahırı gibi kapısı herkese açık olan Türkiye’de din istismarcılığı yapabilecek modelleri satın alarak ,halkı en aşağısından en üstüne kadar gerçek din ve iman yolundan saptırmayı başarmıştır..Bütün bunlar olurken BoP canlandı,kanlandı ve uzun süredir hayatta…
Suudi Arabistan’ın Lübnan’a saldırmasının arkasında da yine İsrail çıktığı gibi,şu son dakika Irak’ın güneydoğusunda yer alan Süleymaniye’de gelişen depremin de yine doğal değil jeolojik savaş olduğunu hatırlatırım.Belki aranızdan bir kaçınız bu depremi Saddam Hüseyin’in kadir gecesinde asılmış olması musibetine bağlayabilir.
7.2 şiddetinde olan deprem az bir şiddet değildir…Kandilli Rasathanesi bu deprem şiddetini 7.1, merkez üssünü ise İran olarak açıkladı.
Hatırlıyor musunuz ülkemizde Van depremi ne zaman olmuştu ?
2011 yılında olmuştu.Daha dün gibi oysa hafızalarımızda..
Van depremi olmadan hemen önce ABD,İngiltere ve İsrail’e Mahmud Ahmedinejad ne diyordu ?
“İran’ı Haarp ile sallıyorsunuz,bu bulutlar doğal bulutlar değil,siz sürekli fay hatlarıyla oynayarak bizlere jeolojik olarak saldırıyorsunuz” demişti ve elindeki nükleer, kimyasal başlıkları kullanmakla da tehdit etmişti.
Bugün İran-Irak sınırındaki depreme bakarsak,Ahmedinejad’ın o zamanki bu sözlerine de kayıtsız kalmamak lazım derim.

Ortadoğuyu kısmen Müslüman ülkeleri stratejik olarak savaştırarak,kısmen terör ile,kısmen de jeolojik saldırılarla yıkacaklar..Birde işin içine biyolojik savaş olarak hastalık mikrobunu sokarsalar işte o zaman Ortadoğu yeni ismiyle hasta Ortadoğu olarak ele alınacak ve Büyük İsrail olarak yeniden yapılanacak..Biyolojik savaş ; Canlı mikropların insan, hayvan ve bitkilerde hastalık meydana getirmek veya ölüme yol açmak üzere kullanılmasına “biyolojik savaş” denir.
Tabi ki bu proje Türkiye’yi de içine alıyor diyoruz ve kendi içimize dönüyoruz.

Aslında esas tehlike bugüne kadar ülkemiz için oldum olası neydi biliyor musunuz ?

Kendisini ve şuurunu,bilincini hep açık sanan şu ortalıkta devletine karşı atıp tutan,çok konuşan geveze halkımız..Çatışırlar,kapışırlar üstün siyaset kavgaları hiç bitmez.Hep bir kendi bilmişlikleri,kendi inandıkları,zekalarıyla tespit ettiklerini doğru sandıkları kavramlar yüzünden perdeleri kapandı ve yollarını kaybettiler..
Yolunu kaybetmiş olanlar o kadar çok ki ,yaratıcısını Allah’ını unutanlar aşırı hırslarınızla devam edin çok şeyi değiştirdiniz.Kutsal kitap bile yazıyor sizlerin kavgasını..
Hadisler;
“Yakında büyük fitneler olacak,o fitnelerde yerinde oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar.” demiş..Bu günleri nereden bilmişler değil mi ?

Hadislerde geçen alametlerin zaten çoğunu yaşamadık mı yaşadık ve yaşıyoruz da..Bahsedilen alametlerden bir iki tanesi dikkatimi çekti.
“Dine tercih edilen dünya.” demiş.Ve durum aynen bu.

“Rey sahiplerinin ( Oy sahiplerinin ) kitaba, sünnete, icma-ı ümmete, sahabe akvaline bakmadan kendi görüşünü beğenip ona tabi olması” demiş.

Evet evet ,tam da bu durumda değil mi İnsanlar ?

O zaman Resûlullah’a (aleyhissalâtu vesselâm) kulak vermek gerekir ; Fitneler patlak verdiğinde “Marufa sarılın…” diye boşuna emretmemiş demek ki.
Nedir Ma’ruf ? Güzel kabul edilen, meşru olan Allah’ın beğendiği, uygun gördüğü ve buyurduklarıdır.Düşünün anımsayın,her iki kişiden biri “çivisi çıktı bu dünyanın” diyor sürekli. Neden çıktı ?
Cevabı bilenin perdesi açıktır.Perdesi kapalı olan zaten Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dediğimizde “üff sende mi” “bırakın Allah aşkına bu şeriat kokulu kelimeleri,ne geldiyse onlardan geldi” diyecektir.Ben buna çok bilmişliğin cahilliği diyorum.

Allah’ına her gün dua edip şifa dileyen,rızk isteyen kul,şeriat kelimesine gelince sanki azılı bir canavarla karşılaşmış gibi tepki vermekte.Halbuki Ali İmran Suresi 103 cü ayet der ki ;
“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. ”

Hadislerde yine dikkatimi çeken ışık şu ki ;
Resûlullah bir gün soruyor “Ey Abdullah İbnu Amr! Ahidleri bozulup şöyle karmakarışık hale gelen bir kısım ayak takımı (hezele) kimselerle baş başa kalırsan ne yaparsın?” diyor.”Ne yapmamı tavsiye edersiniz, Ey Allah’ın Resulü!” diyor Abdullah İbnu Amr.

Şakası yok bu işin, Ahdin bozulması demek, güven ve emniyetin kalkmasıdır..Ahdin bozulmasıyla vicdanlara baskı artar, inançları sebebiyle gerçek dindarlara saldırma, sataşma artar ve bu durum tahammül edilmez hale gelir.Ahdin bozulması bu sebepten din ve vicdan hürriyetinin de ortadan kalkacağını ifade eder.İster mal, ister can, isterse ırz emniyeti olsun, hepsinin emniyeti kalkar.İşte Milletçe ve Ümmetçe böyle bir süreçteyiz.

Peki böyle bir durumda sen ne yaparsın ey cemaat-ı Müslimîn ?
Resûlullah bugünler için söyleyeceğini söylemiş ve aklı kemale rehberlik etmiş ; “Güzel bulduğun şeyi yaparsın, kötü bulduğun şeyi de terk edersin. Kendi yakınlarının (hallerini düzeltmeye) yönelirsin. O hezele takımı (ile de), onların cemaati ile de (uğraşmayı) terk edersin.” [Buhârî, Salat 88, Fiten 13; Ebu Davud, Melâhim 17, (4342); İbnu Mace, Fiten 10, (3957).]

 

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Paylaş

Ey İNSAN !!

Ey İnsan;
Hizmet üretimi sırasında ortaya konan insan kaynağıymış EMEK…
Adem’in de en değer vermediğidir aynı zamanda…
Ve İnsanı yıldıran,bezdiren,şevkini kıran ve kolay kolay düzeltemeyeceğimiz sorunlardan biri de bu…

Sizler de yaşadığınız yaşamda emek verdiğiniz ve insanlık için ürettiğiniz elle tutulur, gözle görülür somut olsun,soyut olsun varsa emekleriniz mutlaka İnternet dünyasını tercih etmektesiniz.Bir çoğu sıradan kullanıcı iken,bir çoğunuz araştırıyor,bir çoğunuz elinizin,bileğinizin ve beyninizin gücüyle zor şartlarda üretmek için yine İnternet’i kullanıyorsunuz.Çünkü çağımız İnternet çağı ve insanlara ulaşma alanı yine İnternet.
İnternet’in kötü yanlarından çok, iyi yanlarını da düşünerek hareket ederseniz,yaşamak istemediğiniz bir şeyi karşınızdakilere de yaşatmazsanız karşılıklı üretimin hem verimini alırsınız,hem de emeklerinizin karşılığını.

Yaşamda emeklerinizin hak ettiği yeri bulmasını istiyorsanız,etrafınızda ki emek veren başka canlılara da dikkat edip destek olmalısınız..
Zincirleme bir yasadır bu..İyimser olursun,verici olursun,üretici olursun,destekçi olursun,döner dolaşır olduğun kadar sana destek olanları da,seni sevenleri de karşında bulursun.Bulamadığında yılma ve pes etme..Kötümser olma.Beklediğin kişilerden değil beklemediğin kişilerden bulacaksın..

Empati ile düşünün karşınıza çıkan hadiseleri ve kişileri.
Değer yargılarınızı empatiden sonra çalıştırın.
Kişi kendinden bilir her şeyi.
Şu dünyada kolay bir şey yoktur.Hele emeksiz hiçbir şey yoktur.
Aşk bile yoktur.
Bu yüzdendir hepimizin söylediği bir nakarat vardır ve bilirsiniz hepiniz.
“Emeğe saygı” dediğimiz sözün içeriği de bu anlattıklarımı barındırır..
Sağlıklı bir ruh haline sahip olan İNSAN vakıf olduğu bir şeyde emek olduğunu hissetmişse, beğense de beğenmese de bir bütün olarak emeğe saygı göstermelidir.

Bunu neden yazma gereği duydum bazıları için attığımız adımları,yazdığımız her satırın parantez açıklamasını da yapmamız gerekebilir,açıklayayım.
ATLAS UFO UZAY BİLİMLERİ VE DÜNYA DIŞI YAŞAMI ARAŞTIRMA MERKEZİ nin kurucusu arkadaşımız,insanlık için haddinden fazla emek vererek,aklınızın alamayacağı bilgileri canlı olarak İnternet aracılığıyla öyle kendi görüntüsüyle falan da değil,uzayın bilmediğimiz derin boşluklarından görüntüler alarak hiç bıkmadan,fotoğraflara ya da anlatımlara kimse inanmaz diyerek canlı olarak kendi sesiyle cihazlarıyla çekimler yaparak bizlere taşıdı aylarca.
Kötü enerjilere maruz kalsa da yılmadı.İşte bu emektir.

Halbuki bu yayınlar ciddiye alınırsa bir çok araştırmacı yazara da kaynaktır aynı zamanda.
Fakat sırf bu değindiğim konu yüzünden arkadaşımız çalışmalarını durdurdu.Ve bu araştırmaları destekleyen,bu araştırmalara katılan bizleri de maalesef bu durum oldukça üzdü..
İnsanlık için hiçbir ücret almadan bu şekilde emek harcayanlarınız var ise bunun ne demek olduğunu iyi bilirsiniz.

Ne kadarınız ciddiye alır bilmiyorum diyorum,diyorum çünkü bu durumdan bir tek o arkadaşımız değil bir çoğumuz muzdarip durumdayız.
İnsanı yıldıran,bezdiren,şevkini kıran ve kolay kolay düzeltemeyeceğimiz sorunları şu faydasını gördüğümüz İnternet denilen alanda yaşamamak ve birbirlerimize yaşatmamak dileğiyle diyorum..

 

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Facebook'ta Paylaş

 

Paylaş

O Güzel Gözlerin Var Ya Kainat Demek Aslında

gözler kainat2
Bazen sokağa çıktığımda gerçekten ruhsuz, sevimsiz ve korkunç bakışlı insanlarla karşılaşıyorum.Gözlerine bakınca içlerindeki o canavar karakteri algılayabiliyorum.
Bazıları bu anlattıklarımı önemser,bazıları önemsemez peyderpey yaşar gider.
“Acaba evlerinde eşlerine karşı,çocuklarına karşı nasıllardır ya da iş arkadaşlarına karşı nasıllardır ? Yoksa yaşamları çok mu ağır,mutsuzlar mı ?” diye sorgular geçer zihnimden. İstemsiz bir şekilde,bir tarayıcı gibi insanların gözlerini iki saniyede tarar gözlerim.
 
Hayır bunlar yaşamın ağırlığının mutsuz ettiği insanlar değillerdir.Yaşamın ağırlığı onlar için sadece sığınmak için bir nedendir.
İçten fesat,kinci ve şerli yanlarını etrafındakilere karşı çakma kibarlıkla saklamaya çalışsalar da,benim ruh perim nedense o simalardan hiç hoşlanmaz.
Çoğunlukta böyle durumlarda bir antipati,gerginlik oluşuyor, eminim bu bir çoğunuzda da oluyordur.
 
Etrafınıza bakın.nice ağır şartlarda çalışıp hayatında yolunda gitmeyen,onca işleri olan insanlar vardır ve buna rağmen gözlerinde pırıl pırıl bir ışıltı,sıcakkanlılık,samimiyet ve gerçek gülümseme vardır.
Şimdi “sana ne bundan,kendine bak” diyenler de olabilir.Kendime bakmadan hiçbir konuyu dile getirmem zaten ben.
Eğer ben yaşadığım toplumun bir bireyi isem ve bu beni etkiliyorsa ki etkiliyor,o yüzden bana ne diyemediğim konulardan biridir bu konu.
 
Şöyle düşünün ;
Deprem gibi mesela..İki tektonik levha birbirini itmeye başlarsa zamanla bir gerginlik oluşur ve bu gerginlik git gide artar. Levhaları meydana getiren kayaların bu gerginliğe dayanamayarak kırılmasıyla depremler meydana gelir.
İnsanlar arasında ki ruhsal iletişim de böyledir.
Suratında meymenet yok dediğiniz insanların ruhunuzda silinmeyecek izler bırakması ve kendinizi afet bölgesi gibi hissetmenize neden olması, ilk görüşte oluşan o iticilik kuvvetini ciddiye almayıp,sizin tedbirsiz davranmış olmanızdan kaynaklıdır..En iyi alınacak tedbir ne derseniz ; bana göre iki saniyeden fazla göz göze gelmemek,enerji kapsamlarına girmemektir.
 
Bana soruyorlar bazen;
“Sence güzellik nedir” diye.
Benim için insanda güzellik demek; dış görünüş,giyim kuşamdan ziyade tebessümün ne kadar yakıştığı ve gerçek olduğudur.
Gözlerinin içi gülen insanlar güzel insanlardır..Ruhları gözlerinin içinden gülümser onların…Çünkü yüz ve beden değil,ruhtur asıl güzel olan.
Mesela gülümsemesi ekşi ve kırık olandan,donuk ve asık suratlılardan korkarım ben,kanım kaynamaz, negatif enerjiler hücum eder ruhuma ve üzerimde yoğunlaşan gerginlikten dolayı asla konuşamam.
Başıma ağrılar girer.İşte bu; ruhsal iletişimde gerçekleşecek olan bir depremin sinyali demektir.
 
Bunların tam tersi nice yüzler de vardır ki gayet sempatik,sevimli ve alımlıdır.Güzel ve çekici görünürler insan gözüne.Aslında o derece devasa güzellikleri de yoktur simalarında.
Dedim ya ruhları gözlerinin içinden gülümser onların…Ve bize güzel görünürler.
“Ne hoş biri,ne kadar sempatik,ne kadar sıcakkanlı” deriz.
Harbiden de insan bu tür simaları görünce içi açılıyor.
 
Düşünsenize sabah kalktınız,güneşin ilk ışıklarıyla spor yapmak için dışarı çıktınız.Sporunuzun bitme saatine dek enerjiniz harika ve pozitifsiniz,adeta kendinizi kendi çabanızla yenilediniz.
Üstüne bu ruhsuz, sevimsiz ve korkunç bakışlı insanlarla günün başlangıcında karşılaştınız ve göz göze geldiniz.O nasıl bir ağırlıktır ki hiçbir işiniz rast gitmez.İsteğiniz kırılır,nedensiz bir halsizlik çöker.Hatta etrafınızdaki dostlarınız “havadandır havadan” der sallar geçer ve sizde buna inanırsınız.Hiç aklınıza gelmez o ruhsuz,sevimsiz ve korkunç bakışlı insanla sabah karşılaşmış ve uzun süre göz göze kalmış olduğunuz.
 
Şimdi düşünün hangisi olarak anılmayı tercih ederdiniz ?
Ruhsuz, sevimsiz ve korkunç bakışlı insan olarak anılmak mı ?
Yoksa ne hoş biri,ne kadar sempatik,ne kadar sıcakkanlı dedikleri biri olmak mı ?
O halde sokağa çıkarken,içinizdeki çocuğun ruhunu öldürerek suratınıza taktığınız o maskelere hiç gerek yok.Evinize gelirken ailenize karşı taktığınız maskelere de gerek yok.
 
Çünkü siz ne yaparsanız yapın,ruh gözlerden ben buyum diye fışkıracaktır zaten..
Bu yüzden ruhunuzun şelalesinde oynaşan çocuğu ele geçirecekler diye set örmeye çalışmayın…Aynı şekilde başkalarının ruhunda ki neşeli çocuğu da kıskanarak bencilce karanlıkta bırakmayın.Bu sizi ruhsuzlaştırır ve sevimsiz yapar.
 
Bırakın ruhunuz neşeli ve mutlu olsun,arınsın,gözlerinden etrafına ışık saçsın.Başka ruhlarda ışığınızdan etkilenip evreni aydınlatsın.Eğer kainatın güzelliği,ruhsuz ve sevimsiz insan sayısının azalmasına bağlıysa,bilin ki bunun sırrı sizin gözlerinizde saklıdır.
 
Kainatın güzelliği gözlerinizin içinden,yani bakışlarınızdan gelecektir.
Çünkü sahip olduğunuz o güzel gözleriniz ; aslında kainat demektir.
 
Gözlerinden ışık saçan o içinizdeki çocuğa sevgilerimle.
18767629_10213491918520557_4519821600454650642_n
 
Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Facebook'ta Paylaş

Paylaş

AŞK KIŞ UYKUSUNA YATMAZ,ÖLÜM UYKUSUNA YATAR SEVGİLİ.

dsgfg

Seninki ne biliyor musun sevgili ;kış uykusuna yatıp ta ,aşkı baharlara bırakmak.
Ben seninle her mevsim,tutunacak dallarımız olacak ve öyle yaşlanacağız sanıyordum.Bilirsin ben hep seni sevmek isterdim.
Uzaklığını,uzak durduğunu gördükçe de, nedense inatla da sevilmek..
Ve sen buna öfkelenirdin.
Sen uyumak isterdin”uyanınca” derdin.”Uyanınca”… “Söz bak” derdin “Birazcık uyuyayım” dediğinden sonra geçip gitti zaten o güzelim yıllar.Bir uyudun uyanmadın bir daha yıllarca.
Fani işlerin buhranlarıydı seni benden alıp götüren,aşkı uykularda öldüren.Geçerdi her dert,mevsimlerin gelip geçtiği gibi,günlerin gelip geçtiği gibi…İnsan ömrünün iyi kötü geçip gittiği gibi.Bir şeylerden ışık alırsın da,gözlerin açılır belki diye, özenle özellikle anlatırdım bunları sana..Ama fani işler kafanı bozardı,küserdin yine herkese.Hayır,bana da küserdin sanki suçum varmış gibi.
Benim de kafamı bozar,yorardın fani işlerle.Yok edesim gelirdi seninle beraber her derdi de.Günler geçip giderken mesela kalmazdı öyle büyük bir sıkıntı.Sıkıntısız günlerde hani dikkatimden kaçmazdı,gözlerini açardın da yine ertelerdin bize dair her şeyi.
Bunu okuyanda çaresiz derdin var sanacak sevgili.Kabul edelim,seninkisi gözümün üstünde niye kaşım var diyerek ota poka kendince sıkıntı üretmekti.
Tüm güzellikler yaşamamız için bizi bekliyordu,el ele verip,ucundan tutup çabalamak yerine , aşkın 4 mevsiminden birini, kalbini uyutarak benden çaldın işte sevgili.Sonra ikincisi,üçüncüsü derken; aşkı kış uykusuna bir yıl daha yatırdın.Bana seninle yaşayacak mevsim bırakmadın sevgili.Ben çalınan mevsimlerimin peşine düşmek ve hep huzuru beklemek zorunda kaldım yıllarca.
Öyle günler olurdu ki zaman geçiyor diye korkardım, bu derin uykudan uyanmanı, mutlu olmanı isterdim.Hatta ateş püskürmesin,yine çıldırmasın canımı yakmasın diye,usulca severdim,usulca öperek uyandırırdım seni .Sense her uyandığında,nedense aşkı hep ertelerdin,sevmeleri ertelerdin,dokunmayı ertelerdin,gülümsemeyi ertelerdin,önemsizmiş gibi gösterirdin herkesin ulaşmaya çalıştığı Aşkı.
Değersizmiş gibi davranırdın birde, herkesin içine ulaşabilmek için çabaladığı,can attığı kalbime. Ben sana bir değil,bin adımları aşıp geldim de sevgili, sen öfkeleri ateşleyip,yakıp yıktın, kış uykusuna yatan ayılar misali.Sana gelen ayaklarımı anlamsız bir şekilde kırdın.
Sana kaç kez söyledim a hayırsız laf dinlemez,kalbimin yerine burnunun dikini mesken yapmış,bildiğini okuyan sevgili..Aşkın ateşi,öfkeyi sevmez ey kalbi küf tutmuş sevgili..Sevmez işte.
Hani sen uyanınca cemre düşecekti ya,şöyle çocuklar gibi, dağ bayır koşup ta,salıncaklar kurup sarmaş dolaş sallanacağız,baharın kokulu çiçeklerini beraber koklayacağız diye sözler verirdin ya.
Cemre düşecek diye beklerken,ben bir uyumuşum ki sorma sevgili.Nasıl uyumuşsam,yıllar gençliğimden alıp gitmiş.Uyandığımda ağlıyordum, nefes alamıyordum,kendimi çok kötü hissediyordum,sana seslendim ama beni duymadın.Tutamıyordum zamanı,battıkça batıyordum. “Kalk sevdiğim,her yer bataklık,kurtar bizi ” dedim sana, “kalk geçip gidiyor zaman,tut elimi ” dedim.
Ne göz yaşlarım sana ulaştı,nede çığlıklarım..Duymadın beni sevgili duymadın…Fakat görüyordum,gözlerin açıktı,boşluklara sapladığın o gözlerini çeviremedim kendime doğru,anladım ki yine fani işlerin dertlerini düşünüyordun.
Sen cemre düşecek diye beklerken,sonbahar dalları kırıp gitmişti sevgili,bırak salıncak kuracak dalları,artık tutunabileceğimiz tek bir dal kalmamıştı.Sen uyurken ben bir daha uyuyamadım işte sevgili.
Var gücümle bizim için,huzur için,aşk için bir daha haykırdım “GİT BAŞIMDAN GİT” dedin,”HUZUR VER BANA” dedin anladım ki beni duymak istemedin.Hem niye öyle bağırdın ki bana ? Zaten sen fani işlerin derdini düşünürken ben gidiyordum ki sevgili.Ben giderken biz gidiyorduk.Bitiyorduk yani.Ölüm gibi korkuttu beni.Sırf bu yüzden uyandırmak istedim seni.Gitmek istemezken,bataklık denilen zamanın içinde sürükleniyor gidiyordum.Oysa ben uyandığında yalnızlıktan korkma diye ağladım…Gör ve kurtar bizi istedim.Anlamadın ki sevgili.
Bundan sonra sen sakın rahatsız olma hemi ,uyumaya devam et kış uykusuna yatan ayılar misali.
Haaa uyanır da gün ayarsa, sakın aşksız kaldım diye ağlama oldu mu.
Çünkü ben artık o ertelediğin aşkı başka bir şehrin,başka bir mevsimine,başka bir kalbine yolladım.
Sırf sen kafanı dinle,huzurlu ol diye.
Ama şunu da unutma ki ;
AŞK KIŞ UYKUSUNA YATMAZ,ÖLÜM UYKUSUNA YATAR SEVGİLİ..

 

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Facebook'ta Paylaş

Paylaş

SİLİNİYOR TÜM İZLERİN..İNAN Kİ SUÇUM YOK..

zamn2

365 günün içinde,bir güne bir gün yalnızlığımı paylaşmak için yola çıksaydın keşke.
Su vermeyi unuttuğum,ölen çiçeklerimi,ateşte unuttuğum,o simsiyah olmuş tencereleri mi görseydin keşke.
Sen gittikten sonra değişen kapı anahtarlarının sayısını hatırlamıyorum bile.Siliniyor tüm izlerin, inan ki benim suçum yok.Kafamın içinde bir silgi.Siliyor sürekli yaptıklarını, göz yaşlarımın akması için,özenle seçerek söylediğin kelimeleri.
Sonra canım senin ki de iş mi yani böyle ?
Zaten hayat kısa. Bak hem mutlu edildiğim günü de hatırlayamıyorum. Aşk kelimeleri olsaydı unutmazdım belki de.
Hem kim ister içinde fosilleşmiş bir sevgiyle, mutlu olmadan ölmeyi söylesene ?
Kımıltı yok,heyecan yok işte.
İnan köşeden çıksan,bana bakıp gülümsesen,başka bir adam sanırım yani o derece..
İnan ki benim suçum yok.Hiç kızma bu duruma.
Kafamın içinde bir silgi, bana danışmadan her gün siliyor.
Nasıl bir silgi bu ?
Senin gibi aynı ; inat ve laf dinlemiyor.
Sonra insanlar her şeyi unutsa bile,kokusunu unutamaz derlerdi.Ruhumu nasıl orgazm etmişsem artık,hatırlamıyorum kokunu bile.Çok sonra çöpten bir şişe çıkartıp getirdiler.Bu yıllardır atmaya kıyamadığın o adamın kokusu diye.
İnan ki benim suçum yok;hatırlayamadım işte.
Zaman gibi,herkes gibi,belirsizleştirdin kendini bende.
İmzasız acılar var zihnimde faili belirsiz.Bütün bu olanlar benim değil,silginin değil de,senin suçun belki de.

Cansel Işık/Manyakaşkıngelini
Facebook'ta Paylaş

Paylaş

İYİ Kİ VARLAR..

book-coffee-hot-love-it-nature-Favim.com-270516

Düşüncelere gömüldüğümüzde yaşamla ilgili doğru sorular sormak gerek..Doğru sorgulama biçimiyle yaşam bizi ciddiye alır ve yanıtını verir.
Geçmiş haftalarda,aylarda,yıllarda yaşadığımız hangi günün daha kötü bir gün olduğunu düşünmek ruhsal uyanışımızı engeller.
Eğer yaşadığınız kötü günlere şahit olan insanlar varsa onlarında bu konuları anımsatmasına izin vermeyin.
Yaşadığınız kötü günleri hiç kimselere anlatmayın..
Kendinize bile…
Bizim tek ihtiyacımız olan RUHSAL UYANIŞ..
Ruhsal inançlarımızın bizi desteklemesi ve yaşamımızın bir parçası haline gelmesi bizim elimizde.
Bazıları halen “yapamıyorum böyle yaratılmışım ben buyum” diyor ,ay böyle mır mır mır,hayır efendim yapamıyorum diye bir terim zikretmek zaten en başta yasak olandır.
Terk et yapamıyorumları.
Yapacaksın..
Gün içinde olumlu düşüncelerinize muhalefet olan tezatlık sunanlar olabilir olacaktır,pes etmek yok..
O kişilerin isimlerini bir deftere not edin ve oradan uzaklaşıp sesli olarak “olumlu düşüncelerimin gücünü kıramadın ve kıramayacaksın” diyerek ismine koca bir çarpı atın.
Bunlar sizi olmak istediklerinizden,sahip olmak istediklerinizden alıkoyan insanlardır.
Onları ayıklayın iç dünyanıza barikat koyun ve barikatın dışında kendi konuşsun kendi duysun.Zira konuştukları bizim için tehlikeli olduğu için biz duymayalım.
Bu tip insanlar güç kırıcılardır bu yüzden yapamıyor olduğunuzu görün,yapamadıklarınızı yaradılışınıza endekslemeyin.
Sitemli sözlere ve duygusal sömürü stillerine de teslim olmayın.
Erkekler,kadınlar,para,vaatler,ilişkiler,sağlık,cinsellik,iş,aile,evlilik,çocuk,yatırım gençlik,yaşlılık,ölüm v.s hakkında inandığımız ne varsa bunlar bizim içsel inançlarımızdır.
İnançlarınızı olumlu yönde besleyen destekleyen insanlarında isimlerini yazın ve onlarında isimlerinin altını çizin.Onlar bize ve bu dünyaya lazım insanlar.
Bu yüzden inançlarımızı olumlu yönde besleyen destekleyen bu insanlara ihtiyacımız vardır.
Ve iyi ki varlar..Bu tip insanlarla oturup sohbet edip kahve için zaman geçirin,iyi yönde enerji alıp verin…Ve lütfen var oldukları için de teşekkür edin.
İyi ki varlar…
Varlıkları hep olsun..Çoğalsınlar..
“Yeryüzünde iyi ki varsın” dediğimiz teşekkür ettiğimiz o insanlardan olmak da sizin elinizde.
Çıkarın aklınızdan sonu “mıyorum,miyorum” ile biten her şeyi.
Sevgi ve mutlulukla 🙂 kalın sağlıcakla.

 
Cansel Işık/Manyakaşkıngelini

Facebook'ta Paylaş

Paylaş