VE KADINLAR İKİYE AYRILDI ;İÇERİDE Kİ KADIN & DIŞARIDA Kİ KADIN

başlıkk

Eskiden ilişkiler ne güzeldi erkek erkekliğini bilirdi,sorumluluğunu bilirdi.Kadınsa onun kaburga kemiğinden yaratıldığını kabul ederdi,saygı,sevgi, dayanışma, sahiplenme duygusuyla doluydu insanlar.Erkekler kadınlarını aç bırakmamak için var gücüyle çalışır ona buna muhtaç etmezdi,bunun adına namus haysiyet ve şeref denilirdi.
Komşunun kızı,kadını zora düştüğünde art niyet düşünülmez yardım eli uzatılırdı.Kocası hasta olan çalışamayan babası felç olan kadınlar, kızlar mahallenin namusu olarak kabul edilir, sırf kötü yola düşmesin amacıyla karşılık beklenmeden para ve nevale yardımı yapılırdı.
Epey bir zaman sonra bir gün kaldırımın üstünde kadının biri kaldırıma çıktı “kocam öldü etim satılıktır başka satacak bir şeyim kalmadı çocuklarım aç” dedi.
Ve bazı erkekler helal haram demeden o eti para vererek yedi.
Aslında çocukları aç olan bir kadının etini yemeyebilirlerdi ,ama para vererek hak ettiklerini düşünüp yediler.
O adamlardan para alan kadın ise kasaba gidip çocuklarıyla beraber akşam yemeğinde et yiyebildi.
İnsanlığın yardım kavramı işte o gün öldü.
Yapılan iyilik ve yardımların bir karşılığı beklendi hep,bedensel mutluluk parayla satılır olmuştu çünkü kaldırımlar da başı boş gibi dursa da bedensel mutluluk satıcılarının bir talebi vardı artık ,oda para idi.
Karşılıksız hiç bir şeyin olmayacağı öğretildi o günden sonra çoluk çocuklara..Ve kaldırıma çıkan sahipsiz parasız kadınlar çoğaldı.Kaldırımlar adeta çiçek açtı.
Artık herkes biliyordu sevginin,saygının ve aşkın pabucu dama atılmıştı.
Parayı veren mutluluğu yaşardı yada satın alırdı .Sonra çalışıp kadınına bakmaktan acizleşen,parasız, kendini uyanık sanan asalak erkekler bu işin piyasasını kurdu kaldırımlara zorla çıkartılanlar çoğaldı.Hatta erkeklerin bile bir çoğu kadınların bu konuda çok şanslı olduğunu düşünüp,kadınlığın güzel olduğunu sanıp ameliyatla kadın olmayı göze aldılar,onlarda çıktılar kaldırıma.
Bu durumlardan rahatsız olanlar bu olanların adını namussuzluk koydu o kadınlara adamlara sövdü kovdu,rahatsız olmayanlarsa para vererek kaldırımda açılan tezgahtan et yemeye devam etti .Ve kimse bu durumu sonlandırmayı başaramadığı gibi önüne de geçemedi.Yardımın adı sorumluluğun adı değişti artık enayilik oldu .

Çünkü o günden sonra evli evine köylü köyüne dönmedi .
Arada vicdan ve merhamete sahip olanlar da oluyordu tabi ki ama, zor durumlarda yaşayarak zamanla yozlaşıp özünü kaybeden kaldırımda ki insanlar, evinde ki kadını bırakıp yeni tatlar peşine düşen iyi niyetli adamları da sırf bedensel mutluluğu satın almaya geldiği için harcadılar.Vicdanlı ve merhametli adamlarda kaçak et yemenin bir bedeli olduğunu harcanarak öğrenmiş oldular.Harcanan her iyi adam yozlaşanlar listesinde yer aldı.
Ve erkek için aşk,sevgi,kadın ulaşılamaz bir değer iken o günden sonra karşılıklı bir değer haline geldi.Ve kadınlar içerideki kadın ve dışarıdaki kadın olarak ikiye ayrıldı.Dışarıdaki kadın bir erkek için daha cazip olmaya başladı.
Evinde ki kadına şımarmasın,aman dışarı çıkmasın,yoldan çıkmasın diyerek para vermeyip, dışarıdaki kadına para akıtan adamlar her gün çoğaldı, dışarıdaki kadının iyi giyinmesini güzelleşmesini daha iyi yaşamasını kendilerine ulaşılmaz fantezileri yaşatması adına maddi kaynak sağlamaya başladılar.
Oysa ki dışarıdaki kadının gerçek niyeti ulaşılmaz fanteziler yada sex yaşatmak yada aşk değildi çoğu erkek bunun bir kadın için nasıl bir zorluk çıkmazlık olduğunu bilmeden ulaşılmaz fantezi peşine düştü.

Erkekler içerideki kadın için namuslu ahlaklı adam olma rolünü üstlendikleri için içerideki kadından ulaşamadığı fantezileri yaşatmasını istemediler,isteyemediler belki de doyumsuz egolarına bir sebep olarak işlerine öyle geldi .İçerideki kadın için cinsellik düşünceleri standarttı,oda kendi canları isterse idi.Ama dışarıdaki kadın için sınırsızdı. Dışarıdaki ahlaksızlığın adını mutluluk koyup içerideki kadını her şeyden mahrum ettiler. İçerideki kadınlar ise baktılar ki eşleri varlık içinde dışarıda hayatlarını yaşıyor kendileri de bu durumda sefalet çekmeyi hazmedemediler.
Fedakarlıklarına, hizmetlerine, hürmetlerine, sadakatlerine,kadınlıklarına karşılık onlarda saygı ve sevgi bekliyorlardı, fakat göremedikleri için dışarıdaki kadın gibi olmayı tercih ettiler,çünkü biliyorlardı ki dışarıdaki kadınlar kadar onlarda yatakta dişiydiler.
En azından kocalarına dışarıda ki kadınları bıraktırıp kendilerince iç yuvalarında bunu sağlayabilmenin çözümünü aradılar.Kimileri ikinci bir kadın konusunu yani aldatılmayı hazmedemeyip boşandı,tekil bir sıkıntıyı göğüslemeye çalıştı.
Bugün kimilerince enayilik olarak görülen yardımlar olmadan kariyeri olmayan bir kadın hayatına destek olabilecek bir erkeği almadan tekil bir sıkıntıdan asla çıkamadı…
Çünkü ilişkilerde aile birliğinde baba çınar ağacıdır hani derler ya gölgesi yeter diye.Toplumda erkek güçtür, namus koruyandır,ekmektir aştır.Erkek bozulursa yada bir yerde bozukluğa neden olursa bu bozukluğu önlemezse bunun ardı arkası kesilmez.
Bu durumları yaşayan kadınların da kimisi çoluk çocuğumdan kopup aç kalmayayım dışarıdaki kadın gibi para için kırk tane kocam olacağına bir tane şerefsiz başımda dursun diyerek şerefsizliklere para için boyun büktüler.
Oysa mantıklı düşünürsek sonuçta içerideki kadınında beklentisi ihtiyacı paraydı, dışarıdaki kadınında beklentisi ihtiyacı paraydı.Bu beklenti erkekten değil hayattandı aslında ..Erkekler bunu da anlayamadılar.
Çünkü bunu kadınlara dayatılan yaşam mecbur kılıyordu,onurluca yaşamanın yolu namuslu yaşamanın yolu,çocuklarını doyurmanın yolu,çocuklarını okutmanın yolu, ona buna muhtaç gebe kalmadan ayakta durmanın yolu hep paraydı.
Bir kadının çektiği çekeceği bütün rezillikler çirkinlikler hep para içindi.

Bugüne dek yaşananlar yozlaşmaya neden olmuşsa ki şöyle bir bakmamız lazım insani değerlerimizde gerçekten büyük kayıp var,aile kültürümüzde büyük sarsıntılar var.Bizler şu anda ataerkil bir toplumuz,ataerkil toplum olmadan önce anaerkil bir toplummuşuz.Çok eskiden kadın çok önemli ve değerli bir varlıkmış.
Şu zamanımızda kadınları dışarıdaki ve içerideki olarak yaşamsal faktörde ayıran erkekler bu ayırımı bitirip ,kadınları kadın olarak eskiden olduğu gibi mahallesinin sokağının kadınını toplumun namusu olarak düşünerek yardım edebilmeliler,yardım ederken de harama uçkur çözmeyi bırakmalılar.
Kendi kadınlarını kendi namusları,şerefleri ve haysiyetleri olarak görüp sahiplenmeleri lazım.İllaki yalnızlık Allah’a mahsustur deriz, bu yüzden toplumda her kadının bir erkeği,her erkeğinde sahip olduğu bir kadını olması lazım..
Böyle olmazsa çünkü içerideki kadın evinde yalnızlık duygusuna terk edildiği için istenilmeyen kadın düşüncesiyle sahip olduğu kocasından mahrum olacak.
Kocasını kaybeden kadında sistemin gazabına uğrayarak yapacağı yeni hatalarıyla ve çaresizliğiyle arayışa başlayacak.
Hal durum böyle iken akabinde bir erkeğin evindeki kadını nasıl olsa balta kütükten çıktı o benimdir diyerek kenara atması ve dışarıdaki kadının hayatındaki erkekleri kıskanmaya başlaması da traji komik bir gelişme olarak ortaya çıkar.
Halbuki erkek dışarıdaki kadının hayatına hükmederken yaptıklarıyla evindeki kadını da kırk tane adamın koynuna kendi eliyle attığının farkında değildir.

Ve bu acımasız sistem otomatikman bir zamanlar içerideki kadın olarak gördüğümüz kadını da dışarıdaki kadınla bir tutmaya başlayacaktır,bu yolda sürüklenen erkek bununda farkında değildir.
Hani diyoruz ya dışarıdaki kadının kırk taneden fazla kocası olur diye,bu iç gıcıklayıcı rahatsız edici durumun içinde olmayı, bu nitelikte anılmayı hiç bir kadın tercih etmez aslında.

Bu nitelikte anılmayı hiç bir kadın tercih etmez aslında dedim de bu konuda
erkeklerin kendi aralarında kadınlar mevzusu açıldığı zaman söyledikleri bir söz nedense hep kulağımı tırmalamıştır.Şunu bastıra bastıra tekrar ederler ve bu yönde eş aradıklarını ifade ederler “ bir kadın sokakta hanımefendi olduğu kadar mutfakta aşçı olacak yatakta da orospu olacak” derler.
Bu sözlere bakınca ben şahsım olarak her evlenen erkeğin bu ideali yakalayarak evlendiğini düşünürdüm ,ama gördüğüm yaşam manzaraları bunu bana ister istemez sorgulatmaya başladı.
Sokakta hanımefendi olan bir kadının mutfağında aşçı olacağı kadar zaten yatakta kocasını mutlu edebilecek potansiyele sahip olduğunu bilmeniz gerekir. Neden orada illaki orospu terimi kullanılıyor ?
Tamam diğer bir soru ; içeride ki kadın güzellikte afeti deryada olsa neden bir süre sonra dışarıdaki kadın tercih ediliyor ?
Dışarıdaki kadın iki kuruş para için duygusuzca çaresizce mutluluk satar iken içerideki kadın o mutluluğu bedavaya duygusuyla beraber veriyor.
Acaba kadının parayla elde edileni mi cazip geliyor bizim erkeklerimize ?
O yüzden mi ideallerinden bahsederlerken “ bir kadın sokakta hanımefendi olduğu kadar mutfakta aşçı olacak yatakta da orospu olacak” diyorlar ?
Oysa diğer yandan içerideki kadına orospu terimini kesinlikle yakıştıramayıp sunduramazlar iken bu terim için cinayet bile işledikleri halde yatağındaki kadını bu şekilde betimlemekten de vazgeçmiyorlar.
Bugün toplumun ahlakda dışladığı dışarıdaki kadınlara bakarsak da toplumun onlara bir isim takmış olduğunu görürüz “orospu” .
Ben bile bunu yazarken elim titreyip kendimden utanırken evli adamların içerideki kadının karşısına geçtikleri zaman kendilerini şu sözle kurtarmaya çalışmalarına hayret etmişimdir
“Sen bir tanesin karıcım onlar senin pisliğine kurban olsunlar, ben senin attığın tırnağı değişmem dert ettiğin şeye bak onlar nedir ki orospu…Sen kendini onlarla nasıl bir tutarsın” diyerek pişkinleşen bu hallerini hiç anlayamamışımdır.

Dışarıdaki kadının karşısına geçtikleri zamanda eşlerini aldatma savunmaları nettir “eşim cinsel ihtiyacımı karşılayamıyor,ne biliyim işte yatakta sırtını dönüyor eskisi gibi değiliz işte çocuklar olduktan sonra bazı şeyler değişti bana karşı eskisi kadar ateşli değil” yada buna benzer yalanlar “karım hasta rahim kanseri onunla cinsel hayatımız yok ama ona bakmak boynumun borcu” gibi ne yardan ne serden hesabı sayısız sığınılan demeçler..Söylediklerinin yalan olduğunu bildikleri halde kendileri de yalanlarına inanarak kendilerine acımaya başlarlar.
Erkeğin orospu dediği kadının karşısında talebi nettir cinselliktir.
Ve dışarıdaki kadın bilir onunla aşk yaşanmaz ve kendini bu sebepten asla kaptırmaz,bağlanmaz.Çünkü hep acı çekmiştir bütün erkekler onlar için sadece para demektir.Çünkü kimi sahipsizlikten kimide merhametsiz vicdansız erkeklerin yüzünden o haldedirler. Aslında burada da bir soru doğuyor.
Acaba erkekler sonuçta bağlanmaktan muaf ilişkileri daha mı tercih ediyorlar ?
Öyle ya dışarıda ki kadın olası bir durumda eskaza duygularını kaptırıverirse bahane şahane..Ama ben evliyim….
Evindeki kadına para akıtmayan dışarıdaki kadına işte zevkleri mevzu olunca para akıtan adamlar aslında bir kadının ne demek olduğunu kadın ruhunu unutmuşlar.
Buradan şunu anlayabiliyorum erkeklerin bu tutumuna ve taleplerine bakılırsa evlilik aslında gereksiz bir kurum.
Erkeklerin bunlara saymakla bitmeyecek savunmaları olacaktır tabi türlü bahaneler,sığınılan yalanlar,aklanmaya çalışılan açıklamalar falan fistan.Bazı erkekler üstlerine alınmayıp iyi ki de ben böyle değilim diyerek biz bu tip erkeklere kendi aramızda şerefsiz arsız erkekler deriz,hatta biz erkekler kendi aramızda onlara erkeğin orospusu deriz diyeceklerdir.
Bazı erkeklerde kısasa kısas misilleme tarzı gruplaşarak sorunu daha da çıkmaza sürükleyeceklerdir.
Hiç kimse düzeltilebilir yanına odaklanarak hatasını kabul edip düzeltmeye kalkmayacaktır.Bunlar tek taraflı değil derin mevzular denilip kenara bırakılacaktır.Ama hiç kimsenin aklına şu hadis gelmeyecektir.

Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kadınlara hayırhah olun, zira kadın bir eyeği kemiğinden yaratılmıştır. Eyeği kemiğinin en eğri yeri yukarı kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan eğri halde kalır. Öyleyse kadınlara hayırhah olun.” [Buharî, Nikâh 79, Enbiya 1, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Radâ 65, (1468); Tirmizî, Talâk 12, (1188).]

Burada HAYIRHAH (iyilik eden,iyilik isteyen,hayırsever) demektir.

Bence toplum olarak yaşadıklarımız zaten yaşayacaklarımızdı ama boşuna yaşamadık onca şeyi,bu geçiş dönemlerinin bu kirli ve yozlaşan topluma vereceği bir mesajı olmalı .
Bu toplumsal bir sorumluluktur her şeyden önce.İnsanlar sorumluluklarına enayilik olarak bakmazsa uçkur muhabbetinde hayatını iç ve dış olarak ayırmazsa toplumda ve ev yaşamında kalbini temiz tutup sahip olduğu değerleri korursa,elindekilerle yetinmeyi bilirse içerideki ve dışarıdaki diye bir kadın kavramı kalmaz.
Bu kavramı ortadan kaldırırsak zaten otomatikman ilişkilerde güvence olarak görülen maddi talep denilen beklenti de ortadan kalkar.Çünkü artık hayatın pahalılığı kapitalist dayatmalarla insanları zaten yaşam olarak oldukça zorlamakta..Bu zorluk ikili ilişkileri de etkisi altına alarak karşımıza her yer de çıkarmakta ..Toplumumuzda ikili ilişkilerde her zaman kadın öncelikli olarak maddi beklentide gösteriliyorken bir şeyi gözden kaçırıyoruz, erkeğinde günümüzde jigololuk yaparken zengin kadınlardan maddi beklenti içerisinde olduğunu düşünmüyoruz..

Şimdi bu yazımı yazarken eskaza ortaya aile danışmanı olarak hortlayan Sibel Üresin’in yazısının başlığı gözüme çarptı da “Kadınlar ilişkiye başlarken maddi anlamda talepte bulunsun ” diyor..

Bu başlığı okuyunca içimdeki ses yazdığın yazıya isabet oldu diyor.Evet nedense birden inanın agresifleştirdi bu başlık beni.

Aile danışmanı olup da aile birliğine aile kerhanesi gibi bakan bu kadına şöyle demek geliyor içimden, yine eskiden diyerek başlayacağım söze ama sayesinde oldu eskiden 🙂 Kaçak etler pazarında günlük ilişkiler maddi talepli iken ve biz toplum olarak bunu düzeltmeye çalışırken bu durumdan rahatsız iken,biz hangi ara bu kadar ilerledik de şimdiki zamanda aile birliğinde hem de evlilik gibi kutsal bir birleşimde erkeğin helali olan bir kadınla ilişkisine bu gözle bakmaya başladık.
Demek ki aile birliğinde bu noktaya kadar gelmişsek yakında korkarım “eşlerinizi parasız kalırsanız evlilik birliğinin ayakta kalması için satabilirsiniz,çünkü onlar sizin helalinizdir sizlere aitlerdir” fetvası da çıkartacaklar…
Erkekleri yaşamda bu kadar basitleştirip kadınları bu kadar ezdiren,ikili ilişkilerin temelindeki aşkı,sevgiyi,saygıyı öldüren bu düşünceye müsadenizle bir kadın olarak iğrenç demek istiyorum.
Tabi ki evlilikler,aileler beraber yaşam sürecinde maddiyatsız olmaz,maddiyatsız yuvalar kurulmaz ama bunu yatakta talebe dökmeye ne hacet zaten bu tamamıyla aileyi kuran erkeğin sorumluluğudur.Bu zaten bilinen bir gerçektir,söylenerek dillenen bu talep kutsal birlikteliğin yuvanın sıcaklığını, saadetini, tılsımını bozar basitleştirir…

Bu nasıl bir bakış açısıdır sormak lazım.

Göz var nizam var yani….(Tabi ki gözlük olarak at gözlüğü takmıyorsalar)

Cansel Işık /Manyakaşkıngelini


Facebook'ta Paylaş

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir